Deep Purple

Deep Purple

Deep Purple: Hard Rock’ın Temellerini Atan Efsane Grup

Giriş

Deep Purple, 1968 yılında İngiltere’de kurulan ve hard rock ile heavy metal’in gelişiminde temel rol oynayan bir İngiliz rock grubudur. Zaman içinde kadrosunda önemli değişiklikler yaşansa da grup; müzikal yaratıcılığı, sahne enerjisi ve teknik ustalığıyla, Led Zeppelin ve Black Sabbath ile birlikte “hard rock’ın üç büyüklerinden biri” olarak anılmıştır. Deep Purple, özellikle 1970’li yıllarda rock müziğe yön vermiş; gitar riffleri, virtüöz performansları ve epik sahne şovları ile efsaneleşmiştir.


Kuruluş ve İlk Yıllar (1968–1969)

Grup, 1968 yılında klavyeci Jon Lord ve gitarist Ritchie Blackmore öncülüğünde kurulmuştur. İlk kadroda ayrıca vokalist Rod Evans, basçı Nick Simper ve davulcu Ian Paice yer alıyordu. İlk albümleri “Shades of Deep Purple” aynı yıl yayımlandı. Bu albümde yer alan “Hush”, ABD listelerinde başarı elde ederek grubun adını duyurmasını sağladı.

İlk dönemlerinde barok rock ve psychedelic öğeler taşıyan bir sound benimseyen grup, klasik müzik ile rock’ı harmanlama denemeleriyle dikkat çekti. Ancak bu ilk dönemdeki başarı, daha sonra gelecek büyük patlamanın yalnızca bir habercisiydi.


Klasik Kadro ve Yükseliş (1969–1973)

1969 yılında grup, köklü bir kadro değişikliğine gitti. Rod Evans ve Nick Simper yerlerini sırasıyla Ian Gillan (vokal) ve Roger Glover’a (bas gitar) bıraktı. Bu değişimle birlikte grup, daha sert ve dinamik bir sound’a yöneldi. Bu kadro, daha sonra “Mark II” olarak anılacak ve Deep Purple’ın altın çağını başlatacaktı.

1970 yılında yayımlanan “Deep Purple in Rock”, grubun hard rock kimliğini tam anlamıyla ortaya koyduğu ilk albüm oldu. Albümdeki “Child in Time”, Gillan’ın olağanüstü vokali ve Blackmore’un gitarıyla efsaneleşti.

1971’de çıkan “Fireball” ve bir yıl sonra yayımlanan “Machine Head”, grubun dünya çapında ünlenmesini sağladı. Özellikle “Machine Head”, içeriğindeki “Smoke on the Water”, “Highway Star”, ve “Lazy” gibi parçalarla rock tarihine damgasını vurdu. “Smoke on the Water”, bugün hâlâ dünyanın en bilinen gitar rifflerinden biri olarak kabul edilmektedir.

Deep Purple + Machine Head + Album
Machine Head

Canlı Performansların Zirvesi: Made in Japan (1972)

1972 yılında Japonya’daki konserlerinden derlenen “Made in Japan” albümü, canlı performansın bir sanat formu haline getirilebileceğinin kanıtı oldu. Grubun sahne enerjisi ve doğaçlamaya dayalı performansları bu albümde açıkça duyulmaktadır. Rock tarihinin en iyi canlı albümlerinden biri olarak gösterilen Made in Japan, Deep Purple’ın sahnede ne kadar güçlü olduğunu gösterdi.


Dağılışlar, Yeni Dönemler ve Tarz Değişiklikleri (1973–1984)

1973 yılında Gillan ve Glover gruptan ayrıldı. Onların yerine vokalist David Coverdale ve basçı/vokalist Glenn Hughes geldi. Bu dönemde çıkan “Burn” (1974) ve “Stormbringer” (1974) albümleri, blues ve funk etkilerinin hissedildiği farklı bir Deep Purple dönemini başlattı. Ancak bu değişim herkes tarafından olumlu karşılanmadı.

1975’te Blackmore da ayrıldı ve Tommy Bolin onun yerini aldı. 1975 tarihli “Come Taste the Band”, yeni bir sound’a işaret etse de ticari başarı anlamında grubun gerisinde kaldı. Artan iç sorunlar ve Bolin’in 1976’daki trajik ölümüyle grup aynı yıl dağıldı.


Efsanenin Dönüşü: Mark II Reunited (1984–1989)

1984 yılında klasik Mark II kadrosu yeniden bir araya geldi. “Perfect Strangers” albümü, hem eleştirmenlerden hem de hayranlardan büyük övgü aldı. Albümdeki “Knocking at Your Back Door”, “Perfect Strangers” gibi parçalar, grubun yıllar sonra hâlâ yaratıcı ve etkili olabileceğini gösterdi.

Bu dönem konserleri de büyük ilgi gördü ve grup, 1980’lerin sonuna kadar tekrar zirveye tırmandı. 1987’de yayımlanan “The House of Blue Light” ise bu başarıyı sürdüremedi.


Sürekli Değişim: 1990’lar ve Sonrası

1993 yılında Ian Gillan yeniden gruptan ayrıldı, yerine kısa süreliğine Joe Lynn Turner (eski Rainbow vokalisti) geldi. Ancak bu durum çok uzun sürmedi ve Gillan 1995’te gruba geri döndü. Aynı yıl Ritchie Blackmore ile yollar tamamen ayrıldı.

Gitarist Steve Morse’un gelişiyle grup yeni bir döneme adım attı. 1996’da çıkan “Purpendicular”, Morse’un gruba taze bir soluk getirdiğini gösterdi. Takip eden yıllarda “Bananas” (2003) ve “Rapture of the Deep” (2005) gibi albümler yayımlandı.

2013’te çıkan “Now What?!”, Jon Lord’un ölümünden sonra yayımlanan ilk albümdü ve hem duygusal hem müzikal açıdan yoğun bir çalışmaydı.


Son Yıllar ve Miras

Deep Purple, 2020 yılında “Whoosh!”, 2021’de cover albümü “Turning to Crime” ve 2024’te “=1” adında yeni bir albümle hayranlarının karşısına çıktı. Grubun yaş ortalaması artmış olsa da sahne performansları ve stüdyo üretimleri hala güçlü bir çizgide seyrediyor.

2021 itibariyle grup, Ian Paice, Ian Gillan, Roger Glover, Don Airey ve yeni gitarist Simon McBride’dan oluşuyor.

2016 yılında Rock and Roll Hall of Fame’e kabul edilen Deep Purple, müzik tarihindeki yerini resmen sağlamlaştırmış oldu.


Deep Purple’ın Müzikal Önemi

Deep Purple sadece hard rock’ın değil, heavy metal’in de mimarlarından biri olarak kabul edilir. Virtüöziteye dayalı müzik anlayışı, özellikle Jon Lord’un Hammond orgu ile klasik müziği rock’a entegre etmesi, Ritchie Blackmore’un agresif gitar tonu ve Gillan’ın çığlık vokali bu janrların yapı taşlarını oluşturdu.

Grup, hem progresif öğeler barındırmasıyla hem de müzikal cesaretiyle genç müzisyenler için de ilham kaynağı olmuştur.


Sonuç

Deep Purple, yarım yüzyılı aşkın kariyeriyle rock müziğin dönüşümüne yön veren ender gruplardan biridir. Klasikleşmiş albümleri, ikonik kadroları ve unutulmaz şarkılarıyla müzik dünyasında silinmez bir iz bırakmıştır. Bugün bile hala sahnelerde aktif olarak yer alan grup, rock müziğin zamansız doğasının en güzel örneklerinden biridir.

0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Scroll to Top
0
Düşüncelerinizi duymak isterim, lütfen yorum yapın.x